7th Grades' Project (Tourist Attractions)
![7th Grades' Project (Tourist Attractions)](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZlJb8E2VPh9WkAdNGKR9JUzy9iwot8s5CmT9ycXvrM2RMRB3zbRJTES8iwcU5hrar8AxEMtqCzXIlkxlrcJI3AUORlThcljoQxE4yZ88Ft0W1HnBRoWzc-ccVgvvHw0tW3IVPSiEJaZk/s490/Picture2.png)
My students are ready to go...The students have 1 week.They can work on every type of project style like p.point, craft work,photography,presentation etc. The next thursday TIME IS UP.here we go!!!!!!!!!!
5th Grades' Present Tense Outline
We learn,The Class Learns,The School Learns
8th Grades' Projects " COMPLETED "
Çok çalıştılar,BAŞARDILAR
London Drama Night & Colour Wars
Türkler Londrayı FETHETTİ...
Adjectives
Adjectives / Sıfatlar
Bir ismin nasıl olduğunu tarif eden kelimelere “ADJECTIVE” (sıfat) diyoruz ingilizcede.
Örneğin ;
good : iyi / a good man : iyi bir adam (”a” nin yerine dikkat)
Ahmet is a good man : Ahmet iyi bir adamdır.
Nasıl bir adam ? İyi bir adam. İyi kelimesi “adam” kelimesini (isim) tarif ediyor. Dolayısıyla “good” bir sıfattır.
bad : kötü / a bad memory : kötü bir anı.
I had a bad memory : Kötü bir anım vardı (sahipitim)
Nasıl bir anı ? Kötü bir anı. Kötü kelimesi anı kelimesini (isim) tarif ediyor. Dolayısıyla “bad” bir sıfattır.
pretty : güzel / a pretty woman : güzel bir kadın
ugly : çirkin / an ugly girl : çirkin bir kız
cheap : ucuz / a cheap car : ucuz bir araba
expensive : pahalı / an expensive flat : pahalı bir daire
Adverbs / Zarflar :
Bir eylemin nasıl olduğunu (yapıldığını) tarif eden kelimeler “ADVERB” (Zarf) diyoruz ingilizcede
Örneğin ;
slowly : yavaşça / I walk slowly : Ben yavaş (şekilde) yürürüm.
loudly : sesli (yüksek şekilde) / He talks loudly : O yüksek sesli konuşur.
“Adverb”leri genellikle “adjective” lerden (yani sıfatlardan) sıfatın sonuna “ly” getirmek suretiyle türetiriz.
slow : yavaş / slowly : yavaş şekilde
loud : yüksek (ses) / loudly : yüksek şekilde vs
nice : güzel / nicely : güzel şekilde vs.
Bu arada düzensiz (irregular) diye adlandırdığımız bazı durumlar vardır. Örneğin ;
fast : hızlı / fast : hızlı şekilde. Yani ” He drives fast : O hızlı (şekilde) sürer. ( Nasıl sürer ? Hızlı sürer)
good : iyi / well : iyi şekilde. Yani “He treats me well : O bana iyi (şekilde) muamele eder. (Nasıl .. eder ? İyi .. eder)
A LOT OF, A LITTLE, A FEW, MUCH, MANY
A LOT OF, A LITTLE, A FEW, MUCH, MANY
a lot of lots of a great deal of plenty of | çok, bir çok |
many much | çok, bir çok |
a little little | az, biraz |
a few few | az, birkaç |
1. A lot of; lots of; plenty of
a lot of ( en yaygın olanıdır ), lots of, plenty of hem sayılabilen isimlerle ve hem de sayılamayan isimlerle kullanılırlar. Sayılabilen isimlerle kullanıldıkları zaman isimler daima çoğul olur. Sayılamayan isimlerle kullanıldıkları zaman sayılamayan isimlerin çoğulu olmadığı için tekilmiş gibi muamele görür.
Bunlar en yaygın şekliyle olumlu cüümlelerde kullanılırlar. Olumlu bir cevap umulduğu durumlarda bunların soru cümlelerinde kullanıldıkları da görülmektedir.
A great deal of ; sadece sayılamayan isimlerle kullanılır.
There are a lot of pens in my bag. Çantanda birçok kalem var.
There is a lot of milk in the bucket. Kovada çok süt var.
She wants a lot of money but her husband doesn’t have any. O çok para istiyor fakat kocasında hiç yok.
My mother bought a lot of apples at the market yesterday. Annem dün pazardan bir sürü elma aldı.
Your bag is very large. Do you have a lof of books in it? Çantan çok büyük içinde çok kitabın mı var?
Is there a lot of sugar in your glass? Bardağında çok şeker var mı?
2. Many
Many daima sayılabilen isimlerle kullanılır ve isimler daima çoğul olur. Many çoğunlukla soru cümlelerinde ve olumsuz cümlelerde kullanılır.
I haven’t written many letters today. Bugün çok mektup yazmadım.
Does she want many dresses? Çok elbise istiyor mu?
There aren’t many pnotos in my album. Albümümde çok fotoğraf yok.
Didn’t you need many workers while you were building this house? Bu evi inşa ederken çok işçiye ihtiyacın olmadı mı?
Many, resmi İngilizcede ve cümle başlarında olumlu cümlelerde de kullanılabilir.
Many people agree with you, sir. Birçok insan sizinle aynı fikirde bayım.
The Minister of Tourism declared that many tourists visited the country this summer. Turizm Bakanı geçen yıl ülkeyi birçok turistin gezdiğini bildirdi.
Günlük konuşmalarda ekseriyetle kendisinden önce too, so, a great, a good gibi kelimeler kullanıldığı zaman many olumlu cümlelerde kullanılabilir.
There were too many people outside the building on the day of the murder. Cinayet gününde evin dışında aşırı derecede çok insan vardı.
I bought my wife so many dresses thet she couldn’t decide which to wear first. Karıma o kadar çok elbise aldım ki önce hangisini giyeceğine karar veremedi.
You need to read a great many books if you want to learn English. İngilizce öğrenmek istiyorsan bayağı çok kitap okuman gerekir.
3. Much
Much, daima sayılamayan isimlerle kullanılır ve sayılamayan isimlerin çoğulu olmayacağı için isimler daima tekil olurlar. Much çoğunlukla soru cümlelerinde ve olumsuz cümlelerde kullanılır.
I haven’t written much information about this flower in my book. Kitabımda bu çiçek hakkında çok bilgi yazmadım.
Does she want much money? Çok para istiyor mu?
Didn’t you need much cement while you were building this house? Bu binayı inşa ederken çok çimentoya ihtiyacın olmadı mı?
Resmi İngilizcede özne şeklinde much, olumlu cümlelerde kullanılır.
Much money will be spent on food next century. Gelecek asırda yiyeceğe çok para harcanacak.
Much time has passed since the government abolished this law. Hükümet bu karara kaldıralı beri çok zaman geçti.
Günlük konuşmalarda kendisinden önce too ve so kelimeleri geldiğinde olumlu cümlelerde much kullanılabilir.
The man drank too much wine and died instantly. Adam çok fazla şarap içti ve anında öldü.
Camels drink so much water before a long travel that they con go for days without drinking any water. Develer uzun bir yolculuğa çıkmadan o kadar çok su içerler ki, su içmeden günlerce yol alabilirler.
4. A few, few, very few, quite a few
A few ve few daima sayılabilen isimlerle kullanılır ve isimler daima çoğul olur.
There are a few men at the bus-stop. Otobüs durağında birkaç ( az ) adam var.
I have seen few camels so far. Şimdiye kadar az deve gördüm.
Few ile a few arasında fark vardır.
a few ___________ cümleyi söyleyenin nazarında ( birkaç, az ) manasındadır.
few _____________ cümleyi söyleyenin nazarında ( yok denecek kadar az ) manasındadır.
I have a few books in my bookcase. Kitaplığımda birkaç kitap var.
Cümleyi söyleyene göre birkaç kitap vardır ve sayısı azdır.
I have few books in my book case. Kitaplığımda az kitap var.
Cümleyi söyleyene göre kitap vardır fakat yok gibidir. Yani var sayılmaz.
Very few ise ( çok az ) demektir ve sayılabilen isimlerle kullanılır.
They bought very few things. Çok az şey satın aldılar.
We saw very few people there. Orada çok az insan gördük.
Very few yerine only a few da kullanılabilir.
They bought only a few things. Çok az şey satın aldılar.
We saw only a few people there. Orada çok az insan gördük.
Quite a few ise ( oldukça çok, epey ) anlamına gelir ve yine sayılabilen isimlerle kullanılır.
There were quite a lot of people in front of the hotel. Otelin önünde epey insan vardı.
I bought quite a lot of books last month. Geçen ay oldukça çok kitap satın aldım.
5. A little, very little
A little ve little daima sayılamayan isimlerle kullanılır ve sayılamayan isimler çoğul olamayacağı için daima tekil olur.
There is a little milk in the bottle. Şişede biraz süt var.
I have drunk little water this morning. Bu sabah az su içtim.
Little ile a little arasında fark vardır. A little cümleyi söyleyene göre ( biraz, az ) manasındadır. Little cümleyi söyleyene göre ( yok denecek kadar az ) manasındadır.
I have a little money. Biraz param var.
Cümleyi söyleyene göre onun az miktarda parası vardır.
I have little money. Az param var.
Cümleyi söyleyene göre onun yok denecek kadar az parası vardır. Bu cümlede “var sayılmaz ama, biraz var” manası anlaşılmalıdır.
Very little ( çok az ) anlamına gelir ve sayılamayan isimlerle kullanılır.
He drank very little milk. O çok az süt içti.
There is very little butter in the fridge. Buzdolabında çok az tereyağı var.
Very little yerine, only a little da kullanılabilir.
He drank only a little milk. O çok az süt içti.
There is only a little butter in the fridge. Buzdolabında çok az tereyağı var.
Past Tense
SIMPLE PAST TENSE
GEÇMİŞ ZAMAN
Bu zamanın kullanımında dikkat edilmesi gereken en büyük husus, fiillerin ikinci hallerinin kullanılmasıdır. Türkçemizde böyle bir kullanım olmadığı için bizlere biraz garip gelebilir. Fiillerin ikinci hallerinin gelme meselesi zamanın yapısı verildikten sonra izah edilecektir.
1. Structure : Yapı
I He She It Ahmet Ayşe The cat We You They Ali and Kemal The children | went ( 2. hal) | Gittim. Gitti. ( O erkek gitti. ) Gitti. ( O kız gitti. ) Gitti. ( O cansız veya hayvan gitti. ) Ahmet gitti. Ayşe gitti. Kedi gitti. Gittik. Gittin. / Gittiniz. Gittiler. Ali ve Kemal gittiler. Çocuklar gittiler. |
Olumsuz yaparken
I He She It We You They | did not ( didn’t ) go. | Gitme / di / dim / dik / din(iz) / diler. |
Soru yaparken
Did | I he she it we you they | go? | Git / ti mi / tim mi / tik mi / tin(iz) mi / tiler mi? |
Olumsuz soru yaparken
Did | I he she it we you they | not Didn’t | I he she it we you they | go? | Gitme /di mi / dim mi / dik mi / din(iz) mi / diler mi? |
Kısa cevaplar
Yes, I did ve No, I didn’t şeklindedir.
2. Regular and irregular verbs: Düzenli ve düzensiz fiiller
Biraz önce söylediğimiz gibi Simple Past Tense’de fiillerin 2. hali kullanılmaktadır. Ancak fiillerin ikinci hali sadece düz cümlede kullanılır. Olumsuz ve soru cümlelerinde fillerin birinci halleri kullanılır.
İngilizce’de fiiller iki gurupta toplanırlar.
Bunlar düzenli ( regular ) ve düzensiz ( irregular ) fiiller ( verbs ) diye adlandırılır.
Düzensiz fiiller ( irregular verbs ) lerin aynen ezberlenmesi lazımdır. Bu fiilleri liste halinde hemen hemen bütün sözlüklerin başında veya sonunda bulmak mümkündür. Hatta sözlüklerde kelime izahı yapılırken de bu hallerin parantez içerisinde verildiği görülebilir.
Future Tense / Will & should for grade 7
FUTURE TENSE (GELECEK ZAMAN)
Will = -ecek -acak Olumlu cümleler yaparken kullanırız.
Will not = Won’t = - meyecek –mayacak Olumsuz cümleler yaparken kullanılır.
Will ve Won’t yardımcı fiillerini aynı zamanda soru cümleleri yaparken de kullanabiliriz.
Olumlu Cümle | Olumsuz Cümle | Soru Cümleleri |
*I will help you with the housework. *They will come home early. *He will have lunch at 12 .00 *We will work tonight. *You will meet an old friend this week. *Taurus people will have money problem. | *Serap won’t g oto the cinema because she will help her mother with the cleaning. *You won’t have health problems this week. *They won’t invite Murat their birthday party because they are angry with Murat. | A:Will you help me with my homework? B: Yes,I will. A: Will your father work at the factory tonight? B: No,he won’t. |
CONDITIONALS (ŞART CÜMLELERİ)
If ………………… , ….. Will …….. .
If clause :Şart cümlesi Main clause: Ana cümle
- If it is sunny on Sunday , we will go on a picnic.
- If you help your family , they will be happy.
- You are lucky this week.If you play a lottery , you will win.
- If you have fast food and drink cold water , you will have health problems.
- If Aysun invites me to her birthday party, I will buy a red dress for her as a present.
Gıvıng Advıce ( Tavsiye,Öneri Cümleleri)
Should: -malı -meli :yapmalısın,etmelisin.
Shouldn’t : -mamalısın -memelisin: yapmamalısın, etmemelisin.
- You should read lots of books to be a successful student.
- You should have lots of fruits avd vegetables to be healthy.
- Sevda should be careful about her money. Should
- Students should go to bed early.
- You shouldn’t have fast food and and drink cold water.
- Umut shouldn’t work so hard , or he will have health problems. Shouldn’t
- We shouldn’t have lots of candies , or we will have tooth problems.
- I shouldn’t play computer games for long time.
![](file:///C:/DOCUME%7E1/IRONGL%7E1/LOCALS%7E1/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image005.gif)
Forms Of Verbs
Infinitive (Present)(1. Hali) | Simple Past Tense(2. Hali) | Past Participle(3. Hali) |
arise | arose | arisen |
awake | awoke | awoken |
am / is / are | was, were | been |
babysit | babysat | babysat |
bear | bore | borne |
beat | beat | beaten |
become | became | become |
befall | befell | befallen |
begin | began | begun |
behold | beheld | beheld |
bend | bent | bent |
bet | bet | bet |
bind | bound | bound |
bite | bit | bitten |
bleed | bled | bled |
blow | blew | blown |
break | broke | broken |
breed | bred | bred |
bring | brought | brought |
build | built | built |
burn | burned/burnt | burned/burnt |
buy | bought | bought |
cast | cast | cast |
catch | caught | caught |
choose | chose | chosen |
cling | clung | clung |
come | came | come |
cost | cost | cost |
creep | crept | crept |
cut | cut | cut |
deal | dealt | dealt |
dig | dug | dug |
dive | dived, dove | dived |
do | did | done |
drag | dragged | dragged |
draw | drew | drawn |
dream | dreamed, dreamt | dreamed, dreamt |
drink | drank | drunk |
drive | drove | driven |
drown | drowned | drowned |
eat | ate | eaten |
fall | fell | fallen |
feed | fed | fed |
feel | felt | felt |
fight | fought | fought |
find | found | found |
fit | fit | fit |
flee | fled | fled |
fling | flung | flung |
fly | flew | flown |
forbid | forbade | forbidden |
forget | forgot | forgotten, forgot |
forgive | forgave | forgiven |
forsake | forsook | forsaken |
forswear | forswore | forsworn |
foretell | foretold | foretold |
freeze | froze | frozen |
get | got | gotten, got |
give | gave | given |
go | went | gone |
grind | ground | ground |
grow | grew | grown |
hang (suspend) | hung | hung |
have | had | had |
hang (execute) | hanged | hanged |
hear | heard | heard |
hide | hid | hidden |
hold | held | held |
hurt | hurt | hurt |
keep | kept | kept |
kneel | knelt, kneeled | knelt, kneeled |
knit | knit, knitted | knit, knitted |
know | knew | known |
lay (put) | laid | laid |
lead | led | led |
leap | leapt, leaped | leapt, leaped |
learn | learnt, learned | learnt, learned |
leave | left | left |
lend | lent | lent |
let | let | let |
lie (recline) | lay | lain |
light | lighted, lit | lighted, lit |
lose | lost | lost |
make | made | made |
mean | meant | meant |
meet | met | met |
mislay | mislaid | mislaid |
mislead | misled | misled |
misspeak | misspoke | misspoken |
misspend | misspent | misspent |
pay | paid | paid |
prove | proved | proved, proven |
put | put | put |
quit | quit | quit |
read | read | read |
ride | rode | ridden |
ring | rang | rung |
rise | rose | risen |
run | ran | run |
saw | sawed | sawn |
say | said | said |
see | saw | seen |
seek | sought | sought |
sell | sold | sold |
send | sent | sent |
set | set | set |
shake | shook | shaken |
shed | shed | shed |
shine | shone | shone |
shoe | shod | shod |
shoot | shot | shot |
show | showed | shown |
shrink | shrank | shrunk, shrunken |
shut | shut | shut |
sing | sang | sung |
sink | sank | sunk |
sit | sat | sat |
slay | slew | slain |
sleep | slept | slept |
slide | slid | slid |
sling | slung | slung |
speak | spoke | spoken |
spend | spent | spent |
spill | spilled/spilt | spilled/spilt |
spin | spun | spun |
spit | spat/spit | spat/spit |
spread | spread | spread |
spring | sprang | sprung |
stand | stood | stood |
steal | stole | stolen |
stick | stuck | stuck |
sting | stung | stung |
stink | stank | stunk |
stride | stroke | - |
strike | struck | struck, stricken |
string | strung | strung |
strive | strove | striven |
swear | swore | sworn |
sweep | swept | swept |
swim | swam | swum |
swing | swung | swung |
take | took | taken |
teach | taught | taught |
tear | tore | torn |
tell | told | told |
think | thought | thought |
throw | threw | thrown |
tread | trod | trodden |
wake | woke | woken |
wear | wore | worn |
understand | understood | understood |
win | won | won |
wind | wound | wound |
withdraw | withdrew | withdrawn |
withhold | withheld | withheld |
withstand | withstood | withstood |
wring | wrung | wrung |
write | wrote | written |
Ask | Asked | Sormak |
Clean | Cleaned | Temizlemek |
Cook | Cooked | Yemek pişirmek |
Fill | Filled | Doldurmak |
Help | Helped | Yardım etmek |
Laugh | Laughed | Gülmek |
Learn | Learned | Öğrenmek |
Like | Liked | Beğenmek |
Live | Lived | Yaşamak |
Look | Looked | Bakmak |
Open | Opened | Açmak |
Owe | Owed | Borçlu olmak |
Play | Played | Oynamak |
Show | Showed | Göstermek |
Smoke | Smoked | İçmek (sigara vb.) |
stay | stayed | Kalmak |
Talk | Talked | Konuşmak |
Translate | Translated | Tercüme etmek |
Use | Used | Kullanmak |
Walk | Walked | Yürümek |
Wash | Washed | Yıkamak |
2 yorum:
Bunu 3.ders esnasında sınavda çizdim.Okul Eğlenceli.Ben eğlenceli olabiliyorum,basit bir çizim ile bile.Hayattan biraz zevk almayı ve diğerlerini zevkli olmasını denemelisin..
bravo 5 puanı hak etmişin
Yorum Gönder